Meal Okumak, Kur’an Okumak Gibi Değildir! Işte Delilleri – 2
Kur’an-ı Kerim’i anlamak için başta Arapça olmak üzere Sarf, Nahiv, Sebeb-i Nüzul, Kıraat ve Lügat gibi birçok ilim dalına vakıf olmanın şart olduğunu söylediğimizde, Kur’an’ı Türkçe mealinden okuyup kendilerini Allame-i Cihan zanneden bir hizip buna karşı çıkıyor.
Hiçbir şekilde laf anlamayan bu şahıslara muşahhas (somut) misaller vermek niyetiyle -birkaç bölüm halinde- Kur’an’da çokça zikredilen bazı kelimelerin “dilbilim” açısından değerlendirmesini yapacağız. Böylece bu şahıslar, bir kelimenin dolayısıyla ayetin nasıl başka manalara gelebileceğini ve mealle iktifa etmenin nasıl vahim bir hata olduğunu görme imkanına sahip olacaklar.
Kur’an’daki bazı kelimelerin kıraat farklılıklarından dolayı farklı okunuşları olduğu ve kıraat farklılıklarının çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıktığı bilinmektedir. Kıraat farklılıklarının nedenlerinden birisi de Kur’an’ın noktalanma ve harekelenmesinin henüz gerçekleştirilmediği dönemde bazı harflerin farklı hareke ve noktalanmaya ihtimali olmasıdır. Bu farklı noktalanma ve harekelenme, lehçe farklılıkları ve i’rabla ilgili olabileceği gibi bazı durumlarda kelimelerin yapı ve formuyla da ilişkilidir. Sözgelimi, “Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlike, innehu amelün gayru salih”[1] ayetindeki “innehu ‘amelün gayru salih” ifadesi, “innehu ‘amelün gayru salih ve innehu ‘amile gayre salih” olmak üzere farklı iki şekilde okunmuştur. Bu farklı okunuşlar bir yönüyle sözdizimi ve i’rabla, bir yönüyle de morfolojiyle alakalıdır. Ayetin farklı kıraatlerinin konumuzla, yani morfolojiyle ilgisi, ‘a-m-l lafzının birinci okunuşta (‘amelün) isim (masdar), ikinci okunuşta (‘amile) ise geçmiş zaman fiil formuna uygun okunması açısındandır. Ikinci okunuşa göre ayetin manası
“Ey Nuh! O senin ailenden değildir. Çünkü o doğru olmayan bir iş yaptı” şeklinde olur.[2]
Kıraat imamlarının çoğunluğunun benimsediği birinci okunuşa göre ise ayet farklı şekillerde tefsir edilmiştir.[3] Ayetin “innehu ‘amelün gayru salih” şeklindeki birinci okunuşuna Ferra’nın getirdiği izahı farklı bulduğumuz için burada zikretmek istiyoruz. Ancak Ferra’nın izahının daha iyi anlaşılması için Hz. Nuh’un bir önceki ayette geçen sözünü hatırlamak istiyoruz. Bir önceki ayette Hz. Nuh oğlunun da Tufan’da boğulması üzerine Rabb’ine seslenerek “Rabb’im! Kuşkusuz, oğlum da benim ailemdendir. Biliyorum ki Senin vaadin haktır ve Sen hüküm verenlerin en üstünüsün” diyerek, oğlunun niye boğulduğunun hikmetini anlamak istemiştir. Bunun üzerine de Allah “yâ Nûhu innehu leyse min ehlik, innehu amelün gayru salih” buyurmuştur. Ferra, kıraat imamlarının çoğunluğunun bu okuyuşu benimsediğini belirttikten sonra, ayeti şöyle izah etmektedir:
“Bilgi sahibi olmadığın konuda bana soru sorman doğru bir şey değildir.”[4]
Nitekim ayetin devamında gelen “fe-la tes’elni ma leyse le-ke bihi ‘ilm” (O halde bilgin olmayan konuda bana soru sorma) ifadesi de bu manayı desteklemektedir. Ferra’nın yaptığı bu açıklama farklı açılardan tartışılmaya açık olmakla beraber, ayetteki ‘a-m-l kelimesinin masdar ve fiil olmasına göre kazandığı mana farklılığını göstermesi açısından önemlidir.[5]
Işte bir kelime bu şekilde birçok manalara gelebiliyor. Ancak meal okuyanlar bu farkları görme imkanına sahip olamıyorlar. Onlar sadece mealcinin-tercüme edenin anladığı manayı kabul etmek mecburiyetinde kalıyorlar. Hal böyle olunca da aslında Kur’an-ı Kerim’i değil, tam tersine mealcinin yorumunu okumuş ve ona inanmış oluyorlar. Işte burada Islami ilimlerin, tefsirin ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin hadislerinin kıymeti ortaya çıkıyor. Kur’an’-ı Kerim’i, mealcinin-tercüme edenin değil de Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin anladığı şekilde anlamak ve yaşamak isteyenler, kaçınılmaz olarak meallerin yeterli olacağına dair fikirlerini tekrar gözden geçirmelidirler.
Kelimelerin birçok farklı manaya gelebileceğini gösteren bu yazı, Modern dönemde ortaya çıkan bazı sözde hocaların niçin Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizin sünnetini ellerinin tersiyle ittiklerini anlamamız bakımından çok önemlidir. Sünneti reddediyorlar, çünkü Kur’an-ı Kerim’deki kilit kavramları kafalarına göre yorumlayarak kendi ideolojilerini Kur’an’a söyletmek istiyorlar. Halbuki biz, onun bunun yorumuna değil, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yorumuna bakarız.
**********
KAYNAKLAR:
[1] 11-Hud Suresi-46
[2] Nitekim, bizim kıraatımız bu şekilde olmadığı halde, bazı Türkçe meallerde ayete bu şekilde mana verilmiştir. Örneğin bakınız; “Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildi, çünkü doğru olmayanı yaptı. Öyleyse, bilmediğin şeyi benden isteme.” Şaban Piriş (hazırlayan), Kur’an’ı Kerim Türkçe Anlamı, Okyanus Yayıncılık, Kayseri 2004, sayfa 106.
[3] Örneğin, M. Zeki Duman’ın verdiği meal birinci okunuşa göredir: “Ey Nuh! O senin ailenden değildir; kuşkusuz o bir amelin salih olmayan ürünüdür.” Bakınız; Duman, Beyanül-Hakk, cild 2, sayfa 27, 28.
[4] Ferra, Meani’l-Kur’an, cild 2, sayfa 17, 18.
[5] ALINTI: Mustafa Karagöz, Dilbilimsel Tefsir ve Kur’an’ı Anlamaya Katkısı, Ankara 2015, sayfa 251, 252.
NOT: Buradaki kaynakları sadece “dilbilim” alanında referans olarak kabul ettik.
Birinci Bölüm için tıklayınız:
Meal Okumak, Kur’an Okumak Gibi Değildir! Işte Delilleri – 1
*********
Kadir Çandarlıoğlu