Hz. Peygamber’in Sünnetinde Koruyucu Hekimlik
*
***
Koruyucu hekimlik, fert ve toplumu, fizyolojik, psikolojik ve mikrobik hastalıklardan koruyan bir bilimdir. Koruyucu hekimliğin başında temizlik gelir. Temizlik de, beden, kıyafet, mekan, gıda ve çevreyi kapsamaktadır.
Korunmak, tedaviden daha hayırlıdır. Koruyucu hekimlikte Islam, vücut, akıl, ruh ve davranış sağlığını esas alır. Halbuki batı medeniyeti sadece beden sağlığını ameli olarak önemser. Onun için batı toplumu, içki, uyuşturucu, cinsel hastalıklar ve psikolojik problemlerle sürekli boğuşmaktadır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sünnetinde koruyucu hekimliğin başında temizlik gelmektedir. Temizlik ibadetin temelini ve anahtarını oluşturur. Temizlik namazın farzlarından sayılmıştır. Islam, namazdan önce abdest almayı, boy abdesti almayı farz kılmıştır. Her Cuma, bayram, hac ve umre için bütün vücudu yıkamak, uykudan kalkarken, abdest alırken, yemekten önce ve yemekten sonra ağzı yıkamak da Resulullah’ın sünnetidir.
Temizlikle ilgili Islami tavsiye ve talimatlar, bulaşıcı hastalıklara karşı korunmayı sağlar, temiz bir görüntü ile vücut sağlığını korur. Bu konuda “Allah temiz olanları sever”[1] ayetiyle, “Temizlik imanın yarısıdır”[2] hadisi koruyucu hekimliğin temelini oluşturmaktadır.
Islam, beden, elbise, yeme, içme, mekan ve çevre temizliği konusunda temizlikle ilgili olarak koruyucu hekimliğin esaslarını genişletmiş, beden, elbise ve mekan temizliğini ibadetten saymıştır. Temizlik fıkıhta müstakil bir bölüm olarak yer almaktadır. Bunun başında da abdest gelmektedir. Allah Resulü abdest almayı günde beş defa kapının önünden geçen bir nehirden yıkanmaya benzetiyor: “Sizden biriniz kapısı önünden bir nehir akar da ondan günde beş defa yıkanırsa, o kimsede kirden bir şey kalır mı? Işte beş vakit namaz kılan kimse de bunun gibidir. Allah bu namazlarla onun hatalarını giderir.”[3]
Yapılan bilimsel araştırmalara göre, insan teninde, uzun süre yıkanmadığı takdirde, derinin ifraz ettiği ter ve yağlar birikir ve kaşıntıya sebep olur. Kaşıntı esnasında tırnaklardaki mikroplar deriye geçer ve orada çoğalma fırsatını bulur. Ayrıca yıkanmayan ellerdeki mikroplar da ağız ve burna intikal eder, birçok hastalıklara yol açar.
Tıbbi kaynaklar bize, insan cildi, ağız ve burnu, mikrop ve bakteriler için en verimli yerler olduğunu belirtiyor. Tıbbi tespitlere göre, insanın tabii derisinin 1 cm2’sinde bulunan mikrop ve bakteri sayısı, 10 bin ile 100 bin arasında değişiyor. Açık olan yerlerde yani abdest organlarında ise, cm karesine düşen ve sürekli çoğalan mikrop sayısı 1-5 milyon arasında değişir. Günde beş defa bu organları üçer kere yıkamanın yani abdest almanın bütün bu mikropları silip süpürdüğü tespit edilmiştir. Hz. Peygamber’in Mekke fethine kadar her farz namaz için abdest aldığı rivayet edilmektedir.
Uykudan uyanırken, tuvaletten çıkarken, yemekten önce ve sonra elleri yıkamak, haftada en az bir defa (cuma günü) bütün vücudu yıkamak da Hz. Peygamber’in sünnetidir. Buhari ve Müslim’de rivayet edilen hadiste, “Yedi günde bir defa, baş ve vücudunun tamamını yıkaması, Allah’ın her Müslüman üzerinde bir hakkıdır” denilmektedir.[4]
Abdeste yıkanması gereken organlar tesadüfi olarak seçilen uzuvlar değildir. Ağız ve burun vücuda açılan ana menfezlerdir. Burada büyük hikmetler gözetilmiş. Bunların temizliği iç organların hastalıklardan korunması anlamına gelir. El, ayak, yüz, baş, ayak tabanı, parmak araları, milyonlarca mikroplara yataklık eden yerlerdir. Bunları su ile yıkamak, vücudu mikroplardan temizlemek demektir.
Tıbbi kaynaklar, insan cildi, ağız ve burnun, mikrop ve bakteriler için en verimli yerler olduğunu bildiriyor. Insan vücudunda açık olan yerlerde yani abdest organlarında 1 cm2 de 1-5 milyon arasında sürekli çoğalan mikrop barındırmaktadır. Bunları su ile yıkamak, vücudu mikroplardan temizlemek demektir. Yapılan deneyler sonucu görülmüştür ki, abdestle bu organlar günde 3 defa yıkandığı zaman, mevcut mikropların %95’inden, 5 defa yıkanmasıyla da tamamından temizlenmiş oluyor.
Abdest alirıken, abdest yerlerini ovarak yıkamak, Hz. Peygamber’in emri ve tavsiyesidir.
Bilindiği gibi, kalbe en uzak olan el ve ayaklarda kan dolaşımı daha zayıftır. Abdestle el ve ayakların ovularak yıkanması, kan dolaşımını güçlendiriyor. Iç organlardaki kan, su ile ısı kaybına uğrayan abdest uzuvlarına yönelerek vücud ısı dengesini sağlıyor. Tansiyonu düşürüp sıkıntıyı gideriyor.
Refleksoloji bilimine göre, insanın dış yüzeyinde bulunan bazı noktalar iç organ ve sistemleriyle irtibat halindedir. Bu noktaların çoğu, el ayak, yüz ve kulakta bulunmaktadır. Bu noktaları ovmak, iç organların hareketlerinde dengeyi sağlar ve sağlığını korur. Alternatif tıp olarak bilinen akupunktur, hacamat (kan aldırma) ve masaj ile tedavi bu esasa bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
El ve ayakların ovularak yıkanması, vücutta “endorphin” denilen ve morfin maddesi olan salgının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bunun neticesinde de insanın rahatlayıp, öfkesinin dindiği ve stresten kurtulduğu belirtiliyor. Bu arada Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin “Öfkelendiğiniz zaman abdest alın”[5] hadisi bu gerçeği mucizevi bir şekilde ifade ediyor.
Uluslararası Kur’an ve Hadiste Ilmi Mucizeler Komisyonu’nun tespitlerine göre de, ayakları topuklara kadar ovarak yıkamak bu bölgeden geçen enerji kanallarındaki akımı dengeleyerek, karaciğer, böbrek, mesane, mide ve pankreas enerjisini arttırıyor.
Parmak aralarını ovarak yıkamanın ise, baş ağrısının birçok çeşidine iyi geldiği tespit edilmiş. Kulakları tam olarak mesh etmek ise, vücuttaki bütün enerji sistemini aktif hale getiriyor.
Koruyucu hekimlikte ağız sağlığına çok önem verilmektedir. 1 mm. salyada 100 milyon civarında mikrop olduğu ifade ediliyor. Dişler arasındaki gıda artıklarıyla beslenen ve çoğalan bu mikroplar, ağız ve dişlere olumsuz etkide bulunuyor. Günde beş defa ve her defasında 3 kere su ile yıkamanın ve misvak ile temizlemenin, ağzı, büyük oranda, bu mikrop ve mikropların yol açtığı rahatsızlıklardan kurtardığı tespit edilmiştir.
Abdestin sünnetlerinden olan ağzı yıkarken mübalağada bulunmak ise ağız içinde oluşan asidin yumuşamasını sağlamaktadır. Yapılan araştırmalarda, abdest almayan insanların burunlarında, başta akciğer olmak üzere, vücutta birçok hastalıklara yol açan çeşitli mikroplar tespit edildiği, abdest alanların burunlarında ise bu tür mikropların bulunmadığı anlaşılmıştır.
Her cuma günü banyo yapmak sünnetini de düşündüğümüzde Islam’ın temizliğe ve dolayısıyla sağlığa ne kadar önem verdiğini bugün daha iyi anlıyoruz. Hz. Peygamber’in “Allah temizdir, temiz olanları sever. Etrafınızı temizleyiniz.”[6] hadisi ile yukarıda zikredilen diğer hadisler Islam’da temizlik konusunu veciz bir şekilde özetlemektedir.
Prof. Wandof, insanın bir banyo yapmasında 200 milyon mikrobun izale edildiğini ifade ediyor.
Islam’da 17 çeşit yıkamanın vaz edilmesi, Islam’ın temizlik ve dolayısıyla sağlığa ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.
Allah Resulü, yiyecek, içecek ve kapların korunması konusunda şöyle buyuruyor:
“Sizlerden biri uykudan kalktığında elini, üç defa yıkamadan kaba daldırmasın, çünkü elinin nerede gecelediğini bilemez.”[7] Ibni Mace’de rivayet edilen bir hadiste de, Allah Resulü, toz yemek kaplarının ağzını kapatmayı, su kırbaları da bağlamayı emretmektedir. Böylece kaplardaki yiyecek ve içecekler, toz ve haşerelerle gelen mikroplardan korunmuş olur. Bu da O’nun, günümüzde anlaşılan tıbbi mucizesidir.
Hz. Aişe de Resulallah için, biri misvak, biri yıkanmak ve diğeri de içmek için üç ayrı kap hazırladığını ve bu kapların üstünü kapalı tuttuğunu ifade ediyor.[8]
Yine Hz. Peygamber, su kaynakları yakınlarında, yol kenarlarında ve ağaç gölgeliklerinde, durgun sularda idrar ve defi hacet yapmayı yasaklayarak, insanoğlu için tehlike arz eden çevre kirliliğine mani olmuştur. Hatta yukarıdaki fiilleri yapıp çevreyi kirletenleri, lanetliler grubundan saymaktadır: “Şu üç melundan sakınınız: Bunlar, su kaynaklarına, insanların gelip geçtiği yol kenarına ve ağaç gölgelerine idrar yapanlardır.”[9]
Yolda geçişleri zorlaştıran bir engeli kaldırmanın, imanın bir şubesi olduğunu söyleyen Peygamber Efendimiz, şöyle buyuruyor: “Ümmetimin iyi ve kötü amelleri bana gösterildi, yoldan geçenlere eziyet veren engelleri kaldırmayı iyi ameller arasında gördüm.”[10]
Başka bir hadiste de, “Kimki yollarda gelip geçen Müslümanlara eziyet verirse onlara lanet vacip olur.”[11]
Günümüzde, insanlara eziyet vermenin dışında, birçok kaza ve kavgalara yol açan sebeplerden biri de şüphesiz ki, yol ve kaldırımları işgal etmek ve yanlış yerlere park etmektir. Toplumu bu sıkıntıdan kurtarmak için insanlara trafik kurallarını öğretirken imanı güçlendirme eğitimi de verilmelidir.
Medeni dediğimiz dünya ancak 1970’li yıllarda çevrenin önemi ve korunması konusunda uyanırken ve bir takım tedbirler almaya başlarken, Allah Resulü 14 asır önce çevre korunması konusunda emir, yasak ve kurallar koymuştur. Ağaç dikmenin sadaka olduğunu[12] ifade ederek ağaç dikmeyi teşvik etmiş ve gereksiz yere ağaç kesmeyi yasaklamıştır.
Mikrobun bilinmediği ve mikroskobun bulunmadığı, temizliğin bir şey ifade etmediği bir yüzyılda Hz. Peygamber’in, bugün tıbben de geçerli olan, sağlık için, koruyucu hekimlik adına yapılması gereken şeyleri o gün, 14 asır önce tavsiye etmesi neye bağlanır? Okuma yazması olmayan bir insan bütün bunları nasıl bilebilir?
19. Yüzyıl’a kadar yüzünü yıkamayı bilmeyen Avrupa bugün Müslümanlara temizlik dersi veriyor.
Türkiye’de bazı turistik ilçelerde bir kısım belediyeler tarafından asılan “Ilçemizi temiz tutalım. Turist temizliği sever.” türü afişler ise hem çok acı, hem de her sünneti mucizeler içeren Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetinin ne hale düştüğünü açıkca gösteriyor. Halbuki Kur’an “Allah temiz olanları sever.” diyor. Allah’ın bir emri olduğu için mi yapacağız, yoksa temizliği müslümanlardan öğrenen turist için mi?
“Allah pak ve neziftir, pak ve nezif olanı sever; kerim ve cömerttir, kerim ve cömertliği sever. Öyle ise, avlularınızı ve boş sahalarınızı temiz tutun. Yahudilere benzemeyin onlar çöplerini evlerde toplarlar.”[13] ve benzeri hadisler hatırlanmalıdır.
Islam’da temizliğin emredilip uygulandığı dönemlerde Avrupa’da insanların yılda ancak bir iki defa yıkandıkları batılı kaynaklarda bile geçmektedir.
Alman yazar Sigrid Hunka “Doğunun Güneşi Batıyı Aydınlatıyor” adlı kitabında, Müslümanların günde 5 vakit abdest almalarını hayretle anlatırken, Avrupalıların o dönemlerde, yılda ancak bir iki defa soğuk su ile yıkandıklarını, elbiselerini ise, yırtılmasın diye hiç yıkamadıklarını, Ingilizlerin ise yıkanmanın sağlığa zararlı olduğuna ve ölümcül hastalıklara yol açtığına inandıklarını, ABD Beyaz Saray’da, tartışmalı bir şekilde ilk tuvaletin 1851 yılında yapıldığı, Fransa Versay sarayında ise tuvaletin bulunmadığını ifade ederek Avrupalıların temizliği Müslümanlardan öğrendiğini itiraf ediyor.[14]
Hal böyleyken Müslümanların Kur’an ve Sünnet’ten yüz çevirmelerini anlamak mümkün değildir.
**********
KAYNAKLAR:
[1] Bakara Suresi 222.
[2] Müslim, Taharet, 1; Tirmizi, Daavat 86; A.b. Hanbel Müsned 4/260, 5/342, 343, 344, 363, 370, 372; Darimi, vudu 2.
[3] Buhâri, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 282, (666); Tirmizî, Emsâl 5, (2872); Nesâî, Salât 7, (1, 231); Muvatta, Sefer 91, (1,174).
[4] Buhâri, Cuma, 12; Müslim, Cuma 9.
[5] Ebu Davud, Edep 3.
[6] Tirmizi, Edep 41.
[7] Müslim, Taharet, 87.
[8] Kütüb-i Sitte, 6068.
[9] Ebu Davud, Taharet 14.
[10] Müslim, Mesâcid 57.
[11] Müslim, Iman 58; Müslim, Birr 128-130; Ibnu Mâce, Edeb 7. Heysemî, M. Zevaid 1, 207.
[12] Buhârî, Edebu’l-müfred, Kahire 1379, s.168; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/415, Müslim, Müsakat, 7-10, 12.
[13] Tirmizi, Edep 41.
[14] Ahmet Altun, Hz. Peygamber Sünnetinde Sağlık Mucizeleri, Ensar Neşriyat, 3. Basım, Istanbul 2012, sayfa 31-39.
**********
Kadir Çandarlıoğlu
http://www.belgelerlegercektarih.net
.
Efendimizin Sünnetinde Koruyucu Hekimlik adlı kitabımdan iktibas ettiğiniz metni, İzinsiz ve İsimsiz yayınlamışsın, Yayın evinden de bahs edilmemiş. Eğer kaynağı belirtseydin bu yaptığınız insanlara bir hzmet olduğuna inanacaktım.
Bu dinen ve hukuken sorumluluk gerektıren bir durumdur.
Bu hatayı düzeltmeniz gerekir. bekliyoruz.
BeğenBeğen
14 no’lu dipnotta gerek sizin adinizi, gerekse yayinevini belirttik hocam. Gözünüzden kacmis olacak.
BeğenBeğen
O verdiğiniz dip not Başka kitaba ait. Alıntı aldığın özet, tamamen
Efendimizin Sünnetinde Koruyucu Hekimlik’ten alınmıştır.
Bu yazı size ait bir çalışma olduğu kanaatını veriyor. Burada bir kurnazlık ve haksızlık söz konusu.
Namazın Sırları adlı kitabimi biri olduğu gibi internete vermiş bunu hoş gördüm.
BeğenBeğen
Hz. Peygamberin Sünnetinde Saglik Mucizeleri isimli kitaptan aldim. Söz konusu yazi, bu kitabin “Sünnette Koruyucu Hekimlik” baslikli ikinci bölümünde geciyor. Dipnotta da kitabin ismini, yayin evini ve sizin isminizi belirttim. Sadece sizin “Müslim, Buhari” seklinde babsiz ve numarasiz verdiginiz hadislerin tam kaynagini ekledim. Bir de hatali cümleleri düzelttim, yaptigim bundan ibaret. Burada bir yanlis anlasilma oldugunu düsünüyorum.
BeğenBeğen