Örneklerle Sünnetin Kur’an’ı Açıklaması ve Peygamber’in (S.a.v) haram koyması Kur’an’a aykırı mı?
*
***
Teşri (yasama) konularında Kur’an ve Sünnet arasında sıkı bir ilgi vardır. Buradaki ilgi de genel prensipler itibariyle sünnetin Kur’an’a beyan olması noktasındandır.
Imam Şatıbi’nin de beyan ettiği gibi, “Kur’an ve sünnet arasındaki teşri münasebeti üç yoldan biriyle olabilir.”
1 – İlhak Yolu.
2 – Kıyas Yolu.
3 – Cüzi kaidelerden genel kaidelerin çıkarılması yolu.
Biz burada sadece İlhak ile ilgili örneklerle iktifa edeceğiz:
1 – İlhak (Ekleme) Yolu:
Kur’ an bir şeyin helalliğine, bir diğerinin de haramlığına hükmeder. Hakkında konuşmadığı üçüncü bir şey olur. O şey ise; diğer iki şeyle herhangi bir açıdan ilgilidir. Bu şeyin, helal veya haramlılık konusunda hangisine tabi olacağı ictihad mevzuudur. Bu durumda Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, hakkında hüküm bulunmayan konuyu bu iki şeyden birine bağlar.[1] Işte buna ilhak (katma, ekleme) yoluyla sünnetin Kur’an’a beyanı veya teşri yetkisi denir.
*
Buna bazı örnekler verelim:
1 – Cenab-ı Allah “iyi, güzel şeyleri helal, hebaisi (pis, kötü) ise haram kıldı.”[2] Bunun arasında, hakkında hüküm olmayan şeyler vardır. Resulullah (s.a.v) bu şeylerdeki sıfatları gözönüne alarak helal veya haram olan şeylerden birine ilhak etti.
Vahşi hayvanlardan azı dişi olanları, parçalayıcı pençesi olan bütün kuşları, ehli merkebin etini, dışkı ve leş yiyen hayvanların et ve sütünü haram kıldı. Böylece bunları “hebais”e (pis) ilhak etti.
Bu arada; tavşan, toy kuşu, keler gibi hayvanları da “tayyibat”a (temiz) ilhak etti.[3]
2 – Eğitilmiş olan köpeğin sahibi için yakaladığı av ayetle helal kılınmıştır.[4] Bundan şu çıkmaktadır: Eğitilmemiş köpeğin -avını kendisi için yakalamasından ötürü- yakaladığı av haramdır.
O halde; eğitilmiş olan ama, yakaladığı avı yiyen köpeğin getirdiği av ne olacak? Burada iki asıl çatışmaktadır. Işte sünnet burada da probleme çözüm getirmiştir:
Resulullah (s.a.v) bu hususta şöyle buyuruyor: “Eğer yakaladığı avdan yerse ondan yeme. Zira (bu durumda) o kendisi için yakalamıştır.”[5]
3 – Cenab-ı Allah deniz avını tayyibattan saymıştır. Murdar olan ölüyü de haram saymıştır. Deniz ölüsünün durumu iki ayetin hükmü arasında cevabsız kalmıştır. Deniz ürünü olması itibariyle helale; kendi kendine ölmüş olmasından -boğazlanmadan ölmüş olmasından ötürü- itibariyle de murdara benzemektedir.
Buradaki çözümsüzlüğü de sünnet cevablamıştır. Hz. Peygamber (s.a.v) deniz hakkında, “suyu temiz ve ölüsü helaldir”[6] buyurmuş, böylece ölü balığı da tayyibata eklemiştir.
4 – Kuran-ı Kerim şer’î yolla boğazlanmış -eti yenen- hayvanın etini helal kılmıştır. Boğazlanmış annenin karnından ölü olarak çıkan yavrunun durumu ihtilaf mevzuu olmuştur. Resulullah (s.a.v)’in hadisi bu probleme de cevap getirmiştir. Peygamber (s.a.v) “Annenin şer’î boğazlanması ceninin de boğazlanmasıdır”[7] buyurarak, boğazlanan anne karnından çıkan ceninin murdar olmadığını beyan etmiştir.[8]
***
Sünnet inkarcıları, En’am Suresi’nde geçen bir ayete dayanarak ayette haram kılınanların dışında kalan tüm hayvanların etinin helal olduğunu iddia etmekte ve 1. maddede zikredilen hadisin -haşa- Allah Teala’ya ortak koşmak anlamına geldiğini söylemektedirler.
Önce delil getirdikleri ayeti görelim:
“145 – De ki: “Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti – ki bu gerçekten pistir yahut Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)” Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir.”
*
Benzer bir ayet Bakara ve Maide surelerinde de geçmektedir. Sünnet inkarcılarına göre söz konusu ayetlerde haram kılınanlar dışında kalan bütün yiyecekler helaldir. Bu anlayışa göre kedi-köpek yemek de helal oluyor. Sonra efendime söyleyeyim fare, maymun hatta kokarcagiller de yenebilir. Bize de “afiyet olsun” demekten başka bir sey düşmüyor aslında. Işte sünnet ve hadisler inkar edildiğinde böyle nahoş ve gülünç duruma düşmek kaçınılmaz olur.
Dikkat edilirse ayette domuz etinin haram kılınmasına gerekçe olarak şöyle denmektedir: “ki bu gerçekten pistir.” Demek ki domuz etinin haram kılınması onun “pis” olmasından kaynaklanmıştır. Bu durumda bütün pis şeyler haramdır. Ancak hangilerinin pis olduğunu da Hz. Peygamber (s.a.v) açıklamıştır. Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır, bu konuda tefsirinde şöyle demektedir:
“…çünkü domuz eti pisliktir, yani mutlaka necistir, pistir. Bu gerekçeden anlaşılır ki, ne kadar pis şeyler varsa hepsi öncelikle haramdır ve haram oldukları açıktır. Nitekim “Onlara çirkin şeyleri haram kılar” (A’râf, 7/157) âyetiyle bu genel bir nassa bağlanmıştır. Ve bu şekilde “çünkü o pisliktir” ifadesi leş ve dökülmüş kanın haramlığına da delalet yoluyla sebep olmaktadır. Mâide sûresinde geçtiği üzere şarap da “rics” (pislik) olduğu için, buna diğer alkollü içkiler de dahildir. Yukarda geçen “Günahın açığını da gizlisini de bırakın” (En’âm 6/120) âyetinin mânâsı da gösterir ki “rics” de, zahir ve batın, yani açık ve gizli olmaktan daha geneldir. Şu halde yalnız dış görünüşüyle pis olanlar değil, bâtınen (mânen, görünmez) pis olanlar da haramdır.(…)”
Peki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin hadislerinde etinin yenmesi haram kılınan başka hayvanların zikredilmesi, söz konusu ayetlere aykırı mıdır? Bu hadisler mezkur ayetleri nesh mi etmektedir? Bu sualin cevabını da yine Elmalılı Hamdi Yazır’dan alalım:
“Şu halde bu konuda Kitab ve Sünnette bundan sonra gelen açıklamalar, bu âyetin dışında bir şeyi haram kılmamış, yani bundaki sınırlamayı neshetmemiş; aksine bunu açıklayıp teker teker saymıştır.”[9]
Fakat tüm bu ilmî ve aklî delillere rağmen bir sünnet inkarcısı çıkar da ayette “kedi-köpek vs. etinin” haram kılınmadığını, ayette geçenlerin dışında hiçbir hayvan etinin haram sayılamayacağını dolayısıyla da yenebileceğini iddia ederse, bu arkadaşımıza kızını babasıyla evlendirip evlendirmeyeceğini sormak isteriz.
Muhtemelen “olur mu öyle şey” diyerek itiraz edecektir. Ancak Kur’an’da evlenilmesi haram olan kadınlar sayılırken, kişinin torunuyla evlenmesinin yasak olduğuna dair bir ifade geçmez.
Söz konusu ayetleri görelim:
Nisa Suresi:
23 – “Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir.
24 – Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah’ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
*
Gördüğünüz gibi bu ayetlerde evlenilmesi haram olan kadınlar sayılmakta ve “Bunların dışında kalanlar ile evlenmek istemeniz size helal kılındı.” denmektedir.[10]
Şimdi bu ayetlerde kişinin kendi torunuyla evlenmesi yasaklanıyor mu? Ayette böyle bir ifade yok. Sizce bu normal midir? Yani bir müslüman torunuyla evlenebilir mi?
Sünneti devre dışı bırakıp sadece Kur’an diyenler, acaba kızlarını kendi babalarıyla evlendirebilirler mi? Veya kendileri torunlarıyla nikah kıyabilirler mi? Işte Sünneti devre dışı bırakır, Kur’an ayetlerini meallerle ve düz mantıkla anlamaya çalışırsanız ciddi birtakım problemlerle karşılaşmanız işten bile değildir!
***
NOT: Haramlarla ilgili mezhepler arasındaki ihtilaflar, yani bir mezhebe göre bir hayvan etinin yenmesi caiz iken diğer bir mezhebe göre caiz olmaması, işte hangi hayvanın etinin pis ve hangisinin temiz olduğuna dair yapılan farklı tespit ve yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır. Detaya ilişkin bu tür ihtilaflar gayet doğaldır. Zira Kur’an’da bunlar açıkça belirtilmemiştir ve hayvanlar ansiklopedisi tarzında belirtilmesi de beklenemez.
**********
KAYNAKLAR:
[1] Ebu Zehv, Muhammed Muhammed, El Hadis ve’l Muhaddisun, Şeriket-ü Müsâheme, Mısır, sayfa 40.
[2] Araf Suresi 157.
[3] Şâtıbi, Ibrahim b. Musa el-lahmi el-Gırnati, El Muvafakat fi usuli’ş-şeriat, Matbaatu’l Rahmaniyye, Mısır, IV, 26.
– Ebu Zehv, Muhammed Muhammed, El Hadis ve’l Muhaddisun, Şeriket-ü Müsâheme, Mısır, sayfa 41.
[4] Maide Suresi 4: “Sana kendilerine neyin helal edildiğini soruyorlar. De ki: Size bütün temiz nimetler helal edildi. Allah’ın size öğrettiği şekilde eğiterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tutuverdiklerinden yiyin ve üzerine besmele çekin, Allah’tan korkun; Çünkü Allah, hesabı çabuk görendir.” (Elmalılı Meali)
[5] Buhâri, Zebâih, 8; Müslim, Sayd, 3.
[6] Ebu Dâvud, Tahâret, 41; Tirmizi, Tahâret, 52; Nesâi, Tahâret, 46; Miyah, 4; Sayd, 35; Ibn Mâce, Tahâret, 38; Sayd, 18; Dârimi, Vüdu, 53; Sayd, 6; Malik, Tahâret, 12; Sayd, 12.
[7] Ebu Dâvud, Adâhi, 18; Tirmizi, Sayd, 10; Ibn Mâce, Zebâih, 15; Dârimi, Edahi, 17.
[8] Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Kur’ân-ı Kerim’in Doğru Anlaşılmasında Hadislerin Önemi, Ta-Ha Yayıncılık, Ankara 1999, sayfa 178-180.
[9] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, En’am Suresi’nin 145. ayetinin tefsiri.
[10] Ayrıca Sünnet, sütten doğan hürmete; hala, teyze, kardeş ve bacı çocukları (vs.) bütün yakınları kattı. Peygamberimiz (s.a.v), “Allah nesebten dolayı haram kıldıklarının aynını sütten dolayı da haram kılmıştır” diyerek, süt akrabalığının (süt emişen için) neseb akrabalığı gibi olduğunu belirlemiştir. Bakınız; Buhâri, Şehâdet, 7; Nikâh, 20, 27, 117; Humus, 4; Müslim, Reda’ 1, 2, 9, 12; Ebu Dâvud, Nikâh, 6; Ibn Mace, Nikâh, 34.
**********
Kadir Çandarlıoğlu
http://www.belgelerlegercektarih.net
.