Bu Hadis-i Şerif’e uymadığımız için Eğitim’de Sınıfta Kaldık!
Foto Mektebi Suffa sitesinden alındı…
***
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Ilim öğrenmek her müslümana farzdır. Ehil olmayan insanların yanına ilim bırakmanın/öğretmenin misali domuzların boynuna cevher, inci ve altın gerdanlık takan adamın misali gibidir.”[1] buyurmuştur.
Hadiste iki noktaya dikkat çekilmektedir.
Birinci nokta; “Ilim öğrenmenin her müslümana farz olması”[2], her müslümanın öğrenmesinin üzerine farz-ı ayn olduğu ilimlerdir. Bunlar bazı kişilerin bilmesi ve yapması ile diğerlerinin üzerinden sorumluluğu kaldırmayan, bizatihi kişinin, Allahı tanıması ve bilmesi, ibadetini doğru olarak yapabilecek kadar gerekli olan ilmihal bilgileri, helal ve haramları ayırt edecek kadar bilmesi gerekli olan dini ilimlerdir. Her müslümanın öğrenmesi ve araması gereken ilim budur. Özet olarak, alimlerin bu konuda farklı yorumları olmakla birlikte genel kanaat bu merkezdedir.
Ikinci nokta ise; “Ehil olmayan insanlara ilim öğretmenin domuzların boynuna cevher, inci ve altın gerdanlık takmak gibi” olduğudur ki bu, ilmi, ehil olmayana vermemektir. Bu da farz-ı kifaye olan ilimlerdir. Bu ilimler, dini ve fenni ilimlerde ve bunların alt bölümlerinde derinleşmek ve konunun uzmanı olmak gibi, bazı kişilerin öğrenmesi ile diğerlerinin üzerinden sorumluluğu kaldıracak olan ilimlerdir. Işte Peygamberimiz (s.a.v) bu hususta ilmin ehil olmayana verilmemesini zikrederek ehil olana öğretilmesine dikkat çekmektedir. Hz. Peygamberimizin (s.a.v), “Insanlar madenler gibidir”[3] hadisi ile her insanın farklı kabiliyet ve özelliklere sahip olduğunu belirttiği gibi, insanın da her ilmi öğrenmesi ve onda ihtisas sahibi olması düşünülemez. Fakat farklı insanlar, kabiliyetlerine uygun olan farklı ilimlerde uzman olabilirler. Durum böyle olunca bir eğitimci ya da bir velinin, öğrencisinin yeteneklerini iyi tesbit ederek kabiliyetine göre öğretmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ehil olmayan veya öğrencinin yeteneğine uymayan bir ilmin öğretilmesi en adi ve necis bir hayvan olan domuzu, en kıymetli cevherlerle süslemek gibi bir durum olacaktır. Neticede bu, cevherlerin zayi edilmesi demektir. Ilmi de ehil olmayanlara veya anlayamayanlara ya da kıymetini bilmeyenlere, öğrendiğiyle amel etmeyenlere ve başkalarına öğretmeyenlere öğretmek, onu zayi etmektir.[4] Çünkü kıymetli mallar kıymetsiz ellerde değersiz olur. Işte Hz. Peygamber (s.a.v) ilmin ehil olana öğretilmesini böyle beliğ bir teşbihle anlatmıştır.
Bu hadis, bir taraftan her müslümanın ilim öğrenmesinin farz olduğunu ifade ederken diğer taraftan ehil olmayana ilim öğretilmesinin abesle iştigal olduğunu vurgulayarak bize şunu hatırlatmaktadır: Her müslümanın, birinci maddede zikrettiğimiz lüzumlu olan dini bilgileri kazandıktan sonra, kabiliyet ve yeteneklerine uygun olan sahalara yönelmesi ve ayrıca eğitimcilerin öğrencilerini kabiliyetlerine göre branşlara ve işlere yönlendirmelerinin gerekliliğini göstermektedir. Bu düstur müslümanlar için geçerli olduğu kadar tüm insanlık için de geçerli bir husustur. Ancak böyle bir düsturun müslümanların elinde olması sebebiyle öncelikle onların bu hususu dikkate almaları gerekir.[5]
Kitabında yukarıdaki malumatları veren Yrd. Doç. Dr. Adem Dölek, ülkemizde hala bu Hadis-i Şerif’e uygun tarzda bir öğretim sistemi kurulamadığını teessüfle ifade etmekte ve bu bahsi şöyle noktalamaktadır:
Fakat maalesef, bugün bunu başkalarının müslümanlardan daha iyi uyguladıkları da gözardı edilemeyecek acı bir gerçektir. 21. yüzyıla girdiğimiz şu zamanda ve ilk öğretimden itibaren branşlaşmayı hala başaramadığımız ülkemizde Milli Eğitimimizin üzerinde durduğu bu meseleyi, temsili bir teşbihle 1400 küsür sene önce ortaya koyan Hz. Peygamber’e (s.a.v) ve O’nun bu külli düsturuna insanlığın, özellikle de müslümanların bu gün ne kadar muhtaç olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.[6]
**********
KAYNAKLAR:
[1] Ibnu Mace, Muk, 17.
[2] el-Heysemi, cild 1, sayfa 119, 120.
[3] el-Buhari, Enbiya, 19.
[4] es-Suyuti, el-Cami, hadis no: 11. el-Münavi, cild 1, sayfa 52.
[5] Haydar Hatipoğlu, Sünen-i Ibni Mace Tercemesi ve Şerhi, Istanbul 1992, cild 1, sayfa 387-389.
[6] ALINTI: Yrd. Doç. Dr. (şimdi ise Prof. Dr.) Adem Dölek, Edebi Açıdan Hadislerde Teşbih ve Temsiller, Ekev Yayınevi, Erzurum 2001, sayfa 175-178.
Bu videoyu izlemenizi tavsiye ederim:
*********
Kadir Çandarlıoğlu
http://www.belgelerlegercektarih.net
.